Tüketebilmenin en haklı yolu üretmektir. Çiftçinin kendi ektiğini biçmesi ve tüketmesi gibi, kendi dünya ve evrenini inşa edebilirsen ancak, onu yıkma hakkın olur.
Toplumdaki hunharca tüketme ve yok etme kültüründen fersah fersah uzak olursun böylece. Hakkın vardır :
Üret
bilgiyi çoğalt
sağalt
kendine mal et
ihtiyacı olanlara dağıt
onlarla paylaş
ve Arttır.
İçine sevgi de karışmış olur, vicdan rahatlığı da!
İnşa etmenin, yoktan var etmenin hazzını yaşayabilenler anca, tüketmediğini bilir, yok etmediğini bilir, hep "arta kalan" olur.
Matematiğin hesaplayamayacağı bir kalandır bu!
Aritmetik yapmaya da hakkın olur ama buna hiç gereksinim duymazsın. Üretim ve tüketimle değildir işin. Doğa gibi; yaşlanmazsın böylece.
Kaçbin yıl yaşında sanırlar da, nasıl milyon yılları devirmiştir O. Ama işte tüketmek değildir bu.
Hep yeniliktir. Sürekli yenilenmedir.
Eskiyen, eskidiği sanılan da hesaplama ve sonuçlardır.
Sen hesaplayana kadar, değişir hesap!
Sen -sonuç bu- dediğin an'da bile
değişim halindedir sonuç :-)
Evet, hakkım var ürettiklerimi tüketmeye, yakmaya ve yıkmaya ama sadece kendi inşaalarımı.
Bana verileni, kör gözlerle ve ne olduğunu bilmeden ihtiraslı bir oburlukla tüketmek yerine!
İşte onlar, yıkma kültürünün başrol oyuncuları, en çok kendi yapamadıkları, akıl edemedikleri şeyleri yıkmayı sevenler. Üretmeyi, akıl etmeyi bilmeyenler. En kolay şeydir çünkü ortaya çıkmış dahiyane bilgileri yok etmek.
Yok etme doyumsuzluğu hep -doğayı da yok etme- hayaline ve açgözlülüğüne bağlanır, böylelerince.
Güçlerinin yetmeyişi daha da çılgın saldırıya geçirirken onları, bilmezler ki yıkabildikleri ancak İNSANİ şeylerdir, miraslardır.
Ama YIKINTILAR EN BÜYÜK MİRASLARDIR, bilmezler.
Bir düşünüşü, bir hayali bilmezler ki yok edebilmek mümkün değil. İnsanlar ya da son insan kalana kadar, hayat sürdükçe devam edecek,
her bir şey.
....ve sonunda onsuz da, sessizce,
sanki INSAN hiç var-olmamış gibi...