Tek başına bir doğru parçası (düz bir çizgi) simetrik değildir. Nasıl olsun ki;
Kıyas ve ölçüm gerektirir, diğer bir doğru parçasına daha ihtiyaç duyar. Onunla olan uzunluğu en başta eşit olmalı ( hatta kalınlığı vb.)
Ama tam bir çember (daire) "tam-lanmış, tamamlanmış" olduğundan simetriktir. Kıyas ve ölçüm için ikinci bir çemberi gerektirmez. Kendi büyüklüğüyle simetrik olan çember, ancak kıyaslanmak istenirse, diğerine göre büyük ya da küçük olur.
Keza çizgi (doğru parçası), diğerine göre uzun ya da kısa olabilir. Onun en büyük zorluğu ise sonsuza her iki taraftan da uzayabilme ihtimalidir. "Sonsuz sayıda uzunluklarda" doğru parçaları. Yaman çelişki.
Oysa çemberin en büyüğü gezegenleri, en küçüğüyse atomları çağrıştırır.
Aristoteles, çok küçük ya da çok büyüğün algılarımızın üzerinde olduğundan "güzel" sayılamayacağını söyler. Büyüğü -yüce- kavramına sokarken, küçükle ilgili bir yorumu da bilinmiyor.
Halbuki o da yüce'dir.
Güzelliğin Biçimsel Olup Olmayışı üzerine
Simetrik tek başına güzeldir, denebilir ama sadece çembere mahsus olmak üzere.
Diğer geometrik şekillerin güzel sayılabilirliği, etrafındaki geometrik şekiller ile ifade edilebilir gibi görünmektedir. Tıpkı bir matematik problemindeki "eşitlik" gibi :
Eşitlik her iki taraf için de mümkün ise formül simetriktir. (ve güzel)
X=Y
Peki aynı formülün tersi durum için de simetri sözkonusu mudur? Yani değiştirirsek
Y=X
Bu yeni bir formül biçim olarak değişmiş olsa da içerik olarak aynıdır.
Yani yine simetrik!
Değişmeden değişim...
(Parmenides babamızın en önemli argümanlarından : Change Without Change)
Denilebilir ki, bir nesnenin (geometrik şeklin, sayıların, çizgi ve açıların) kendisine en yakın olan, en benzeri ile yani eş-leştirildiğinde artık güzel oluyor. Platon'un idealarında bahsettiği ünlü gölgeleri, işte bu güzelliğe en yakın birimlerdir :
İdea-nın kendisi Bir ve örnek olan, tek, değişmez olan iken, ideaya yakın "sonsuz sayıdaki" yaklaşıklıklar durumu
Yani Quantum fiziğindeki ihtimaller ve yaklaşıklıklar gibi. Aslına en yaklaşık en güzel olur bu durumda. Formüllerdeki eşitlik;
asıl idea ya en yakın durumu, sonsuz farklı varyasyon ile ifade etmektir.
Matematik ve geometride, fizik biliminde yakalanmak istenen işte bu simetri, evrenin de temsilidir.
Rönesans dönemi, evrenin ( ve de insanın) simetrisi üzerinden yola çıkmıştır. Sanat işte tam bu noktada aynı hedefle yani simetrik olanı yakalama ve yansıtma gönüllüğünü baz alır.
Sanatçı, o asıl olan "var"ın, -bir- in, en güzel ve en yaklaşık "durumlarını" yansıtmaya çalışır.
Hem evrenin hem de yaşamın kendisinin "anlık" yansıtılmasıdır bu.
An'lık #QuantumDurumları
simetrik, estetik ve güzel olmak dışında bir şekilde düşünülemez.
HER AN, evrendeki "bir"in muazzamlığını zaten yansıtmaktadır.
Doğada her an'da mevcut gördüğümüz bu simetri, sanatçıyı sürekli tetiklemektedir. Sanatçı zaten bu simetrik güzel-in (doğada) içinde bulunduğundan,
simetriyi (ayna misali) yansıtma içgüdüsündedir. Bazı Rönesans sanatçıları ve de Da Vinci ayna metaforuna özellikle dikkat çeker.
Simetrik&güzel dalgalar -ister elektromanyetik fiziksel dalga olsun, ister yüce'den (Bir) gelen metafiziksel dalgalar olsun- evreni de sürekli bir şekilde hareket halinde tutar. Sürekli döndürür, döngüde tutar yani "var-oluş"u sürekli kılar ve sanatçıyı da delip geçerek tetikler.
Sanatçıyı sanatçı kılan belki de bu hassasiyete sahip oluşu, bu titreşimleri içinde hissediyor oluşudur.
Büyük ve Küçüğün (ölçümlerin) Etkisizliği
Gezegenler ya da güneşi boyutlarının çok büyük oluşuna rağmen, güzel olarak niteleyişimiz; birincisi gözlemleyebiliyor oluşumuz, ikincisi de şeklen daireselliğidir. Aristoteles'in en büyüğü bahsettiğimiz şekilde, temsil ettiği yüce ile güzel kategorisine sokuşu anlaşılabilirdir.
Aristoteles'den kısa bir dönem öncesinde yaşamış, en küçük güzelliğin (ve en küçük simetrik in) kaşifi olan Abdera'lı Democritus, gözlemleyemediği halde bu güzelliğin farkında değil miydi dersiniz!?
21.yy. da artık gözlemlenebilir olan en küçüklerin (atomlar&atomaltı parçacıklar) bu bağlamda estetiğin konusu olması gereğine değinmek istiyorum. Yıldızları, galaksileri ve nihayet insanı da oluşturduğuna kati suretle "bilimsel" olarak inandığımız atomların,
"bu oluştuma bilinçlerine" rağmen, yüce olarak zihnimizde yer almayışının nedeni kavramsaldır. (küçük nitelendirmesi)
Bu bilinçsel şartlanma, büyük, boyut olarak "en büyüklükleri" bizi katbekat aşan şeyler olduğundan korkutuculukları ile yüce'ye eşdeğer tutmuştur.
Potansiyel olarak en küçük muhteşemlerin, akıllı (yüce'lerin) belki de "çok" luğu bir diğer etken olsa gerek biz insanlara. Kısaca , büyük olmayışları ve çok oluşlarıyla dimağımızda bir "bütün" olandan, tam ve tamlanmış olandan uzak oluşları ile güzel den uzaklaşmış oluyorlar...
Bu minvalde denebilir ki; hareket halinde olan herşey -güzel- değildir. Çünkü Değişime ve zamana tabidir. Şöyle ki;
"Biçimsel olarak" güzel diye nitelendirdiğimiz herşey aslında değişen şeylerdir de. Sürekli değişimde, harekette (OLUŞ ta) olan şeylere gerçekten güzel diyemeyiz :
Çünkü onu nitelendirdiğimiz O an-da bile güzellikten ayrılabilir, ayrılmış olabilir.
Güzelin Değişmez be BİR liği ortaya çıkmış oldu.
Güzellik, katışıksız, eklenip azaltılamayandır, zaten simetrik'tir. Başka bir durumda değildir çünkü bir durum değişikliğine tabi değildir.
QUANTUM ESTETİĞİ
#QuantumDurumu ile elde ettiğimiz Gerçeklik (Quantum Gerçekliği), bize "tek gerçekliği" de ispatlar.
Quantum durumu'nun temsil ettiği her An'da simetri'nin zaten varolması :
*Simetrinin bir taraftan KIRILDIĞI, Aynı An-da Simetrinin varolduğu SÜREKLİLİK
atomaltı parçacıkların, Aynı anda iki durumda gözlemlenebilirliği ni de açıklamış olur. (Süpersimetri)
" Atomlar her An'da
hem simetriyi, hem simetri kırılımını (asimetriyi)
hem güzeli, hem güzel olmayanı (
çirkini değil)hem varlığı hem var-olmayanı ortaya çıkarır. "
Atomlar hem simetriyi yapmakta hem de aynı anda bozmaktadır görünen o ki. İşte bu muazzam Quantum durumları
sonsuz ve yaklaşık, bu ihtimaller silsilesi
sürekli "varoluş" ortamını oluşturmakta ama EN İYİ gerçekliği yaratarak.
Bu "Tek gerçeklik" bilgisayar dilinin yani 0 ve 1 lerin yaratıcısı ünlü matematikçi&felsefeci Leibniz'in önerdiği gibi "olasılıkların en iyisi" dir.
Bunu yine Quantum bilgisayarlar ile ölçerek söyleyeceğiz.
Tüm bu açıklamaların ışığında Yeni estetik,
artık gözlemlenebilen parçacıklar -ve onların güzelliği- açısından 2000 li yıllarda
Quantum estetiği ile ele alınmalı ve değerlendirilmelidir.
SON SÖZ :
Atomların bu dansıyla;
-her oluşum farklı bir Görüntü (maddesel)
-her oluşum farklı bir Gölge
Farklı bir ilüzyon!