Bilim in nicel olmayan yanıdır Sanat.
Bilimin sayı ile denklemler ile anlattığı, anlatmaya çalıştığı tüm bilgi, sanat ile aydınlığa çıkar, açıklanır.
Sanat ın bilgi içerdiği, içermesi gerektiği ve nedenli şekilde aktarımda bulunabilirliği, bilim den aldığı öz ile mümkündür.
Bilginin -doğruluğunun-,
"gerçek bilginin En önemli" olduğu yüzyılımızda sanat, üzerine düşen sorumluluğu bilimle birlikte sırtlayacak,
insanlığa, sonraki nesillere, gerçek bilginin aktarılmasında bilim ile başrolü paylaşacaktır.
Ne demisti #Nietzsche :
“Bilim, sanatın temel bir tamamlayıcısı ve bağlantısıdır.”
21 yy. da bilimin, teknolojiyi ileriye çıkarışı ve teknolojinin (internetin) -sonsuz sayıda sanal dünyalar- yaratabilmesiyle
sanat; tüm yeni dünyalarda sahne almış olacak. Yani sanat, bilim ile (sanal olsa da) bütüne yayılmış
olacak!
Ama bu her zaman ve sadece “tek gerçekliğimiz” olduğunu (ve olacağını) değistirmeyecektir.
Peki monist Nietzsche Tek Gerçekliği (bu dünyayı) savunmakta neden haklıydı ve nasıl savunmuştu?
Kendi sesinden 4 sav’ını dinleyelim :
1. ‘Bu’ dünyanın gözle görülür olduğunu gösteren nedenler onun daha çok gerçekliğini saptar – başka
türde bir gerçeklik kesinlikle kanıtlanamaz.
2. Şeylerin ‘gerçek varlığına’ atfdilen özellikler varolmayanın özellikleridir, ‘gerçek dünya’ somut
dünyaya tezatlık üstüne kurulmuştur :
ahlaksal-görsel bir hayal olduğu ölçüde, görünen dünyaya.
3. Burada tasarlanmış ‘başka’ bir dünyadan söz etmenin hiçbir anlamı yoktur, bizim belleğimizde
yaşamın yadsınması, küçümsenmesi, yerilmesi konusunda bir içgüdü bulunmuyor :
Biz en son durumda "başka" “daha iyi” bir yaşamın düşsel kuruntularıyla yaşamın öcünü alıyoruz.
4. Dünyayı ‘gerçek’ ve ‘görünen’ olarak bölmek, Hristiyanca veya Kantça yalnızca yozlaşmış bir
iddaadır, çökmekte olan bir yaşamın belirtisi…
(Putlarin Alacakaranligi, Say yayınları, sayfa 32-33)