Skip to main content

Her BİRimizin Yalnızlığı ve EVRENİN BİRliği

YALNIZLIĞIN PAYLAŞILAMAZ'lığına Dair

    İnsanın yalnız hissetmesinden daha doğal ne olabilir ki. Önemli olan bununla barışık olabilmek, korkusunu yenmek, iyi analiz ederek 

"varlığın tamamlanmasının koşullarından olduğunu" idrak edebilmektir. 

İnsan doğduğunda atomdaki "çekirdek" misalidir, bebekken. Bir Potensiyel-dir, yüksek bir potansiyel. 

Doğadaki her bir atom gibi anlamlı, tamlamaya ve tamamlamaya yatkın. Hem kendi başına (varlık olarak) =bir, 

hem de töz olarak BİRin parçası. Ama bu kafamızda puzzle gibi bir -parça- oluşturmamalı. Çünkü bebek insan, henüz doğduğundan kendisi daha tam bir parça dahi olmamıştır. Varlığıyla bütün de olsa tamamlanmadığından: parça adayı. 

Aslında atladığımız en büyük gerçek, insanın ölümle sona gidişi, ya da sürekli sona giden bir varlık olarak sanılmasıdır. İnsan doğumundan itibaren tamamlanmaya ve tam bir insan olmaya, gerçek bir insan olmaya giden bir süreçtedir. 

Bir başlangıca gitmektedir insan, tıpkı bir atom ya da yıldız gibi. Gördüğüümüz yıldızın yıldız olmadan önceki hali, bebek yıldız misali : 

Tam görünür değildir daha, siliktir. Yıldız olma "potansiyel"inde fakat gerçekten sonunda (yani başında) yıldız vasfını taşıyan yıldız isimlendirmesini hakedecek bir yaşam sürmüş müdür? 

    Her yeni doğan insan yavrusuna insan diyor olsak da, esas gerçek insanın ölümünden sonra arkasında bıraktığı "iz dir - izlenim dir.

Bıraktığı izlere göre; evet insan gibi insandı denebilir ve amaç insan olarak ölmek, insanlığa ulaşmaktır. 

Bir proton çekirdeğindeki müthiş potansiyel olarak doğan bebek insan Yalnız'dır. Tüm atomlar gibi bir başınadır.

YALNIZLIK 

    Güneşi oluşturan atomlar kadar yalnız...Güneşi oluşturan atomlar, evreni ve evrendeki herşeyi oluşturan atomlarla Bir ve ortaktır çünkü. Her bir varlık, bir çekirdek, bir tohumdur neticede. Varlığın ne kadar büyüyeceği, 

ne kadar BİRe katılacağı, ne kadar "etkileşim"e gireceği ile 

orantılı olacaktır muhtemel. Yalnız atomlar, bir insan yavrusunu oluşturan atomlar olduğundan, yavru (bebek) ne kadar büyüse de dolayısıyla hep yalnız olacaktır. 

Ay kadar yalnız. Evrene baktığımızda aya ve güneşimize benzeyen milyarlarca örnek görürürüz. Tıpkı dünyamızda yaşayan milyarlarca benzer bebek (ya da büyümüş bebekler) gibi... Biz büyük bebekler, yalnızlığımızı paylaşabilir sanırız ama, anlaşılacağı üzere 

yalnızlık evrende varolan tüm varlıklara özgüdür. Her bir atom, birleşerek başka bir şeye (varlığa) dönüşse de, o hala bir ve aynı (yalnız) atomdur. Bebeği de oluşturabilir, güneşi de. 

 NEDENLİLİK 

    Biz büyümüş bebekler, bu büyük potansiyelimizle evrende yalnız yalnız gezinirken bu "başıboşluğun" nedenini düşünürüz. 

"Biz neyi tamamlıyoruz, ya da tamamlayacağız". Bu başıboşluğu içimize tabi ki sindiremeyiz:

Nedensiz olamaz! deriz ve işte, en büyük bilgilerden biri...

Nedeni anlarız ve tüm deneylerin, insanlığın binlerce yıldır yaptığı tüm deneylerin aslında bu "nedenlilik" için olduğunu kavrarız. 

    Başkalarında bulduğumuz tek şey, onların da (herkesin) yalnız olduğu bilgisidir. Herkes "kendisini" tamamlayacaktır. 

Önce kendisini tamamlamayan! nasıl başka birşeyin de aynı zamanda bir parçası olsun. 

Puzzle örneğine dönersek, önce tam olacak yani "parça" olabilecek ki, 

tamamlayacağı şeyin bilincine varsın TÜMün resmini görmek, denebilir artık buna...

Kendini tamamlamış, insan olabilmiş yalnız birey, işte şimdi yalnızlığın gerekliliği ve güzelliğini görmüş, amac a ve nedenliliğe ulaşmıştır. 


YALNIZLIĞI SIRTLAMAK 

    Büyümüş insan, bu yüzden başkalarından medet ummadan, yalnızlığıyla yüzleşerek tüm korkularından arınarak "kendi varlık nedenine" ulaşacaktır. 

Sırtının sıvazlanmasını ummayacaktır, 


sırtımız yalnızlığımızı taşımak içindir, yalnızlığımızı sırtlamak için. 


Yalnız insan, diğer yalnızlarla sadece "Yanyana" durabilir. 


Çarpışan atomlar gibi; büyük ve yepyeni evrenler yaratabilir ya da sadece kıvılcımla sönen küçük birer ateşböceği gibidirler. 


    Paylaşılamayan yalnızlık (bölünemeyen atom gibi) sadece BİRlikteliği arar, ama kendini kaybetmeden. 


Büyümüş bir bebeği, aile kurmuş bir baba'yı (ya da anne olabilir) ele alalım. O rol olarak baba olsa da, yalnızdır. Ölürken de  -yani yenilenirken veya kendi yeni başlangıcında- yalnız olması kaçınılmaz değil midir... 

Doğa, evren, tıpkı aileler gibi oluşturulmuş galaksiler ya da güneş sistemleri, irili ufaklı sonsuz yapılar geliştirse de temeli sadece yalnız atomlardır. 







TEK EVREN 

Bu tüm yapılar da sonuçta Tek BIR yapı yı oluşturacaktır : Tek evreni. 

Sayısız (katrilyon vs.) yani kavram ile ifade edemeyeceğimiz kadar ÇOK dan oluşmuş yapı Tüm e varır ve BIR tektir. 


VAROLAN Tek tir


ÇOK olan ise varlık potansiyeli olarak varolmaya muktedir. 


Yavru insan işte, varolmayı başarmaya çalışan 

ve -insan olarak- yani türünün örneği olarak bir hayat yaşamalı işte. 


Müsvette olmak kolay, "zaten doğumunda sadece bir insan müsveddesisin" işte. 


Hiçbir çaba sarfetmeden, içinde evrenin potansiyeli ile ve 

Bir potansiyel olarak

VAR-SIN işte. 


Bu armağanı kullan ve bu potansiyelin hakkını ver! 


EVREN SENDEN BUNU İSTİYOR. 


İNSAN OLMANI! 


Bir robot ya da maymun değil! 


 ******************************************** 

                                                                                        Yıldız kayarken 

                                                                                                 ışığını bırakır ya, 

hani Geride 

                     İZ! 

                                                                         Sen ne bırakacaksın bu gezegene!? 

                                                                                                            Mutlaka Bir şey 

Jupiter sana söyleyecek 

eğer gözgöze gelebilirsen... 


 Achilles Bir Aslan, "Ne Bırakacaksın" şiirinden.

************************** 

  


"Yıldız" olabildikten sonra 

Işığın görünür

faydalı olur, saçılırsın 

etrafa,

ışığını saçarsın.

Tamlanmışsın, yıldızsındır şüphesiz

tüm evren için

Evrendeki yer in

isminin hakkını veriş

Kavram ın içini dolduruştur

VAR-LIK!



bir NoT:

Fizikçiler labaratuarda atomlarla ilgili deneyler yaparken aslında bir nevi atom' un İZİNİ sürerler :

Ölçümlerinde ancak parçacık geçip gittikten sonra İZini sürerek, 

"evet buradan bir şu türde (isimde) bir Atom (parçacık) geçti " derler.


BİR İNSAN YAŞADI DESİNLER, 

BURADAN GEÇTİ

IŞIĞINI BIRAKTI.

 




 

Popular posts from this blog

Niçin bazıları kelimeleri yazabiliyor ! ?

   Suphesiz, anlayabildikleri icin. Sozcuklerin -ilk -ine gidebildikleri, zamansız yasadiklari icin. Insanlik bazen onların anlamlarini farklılaştırsa bile, onlar hep var! Anlamlar, gelişerek , degiserek sozcukte yasar ve onun ötesinde de bu sayede geçer. İskeleti olan sozcugun ruhudur anlam ve sinirsiz, sonsuzca hukum sürer. Bu yüzden anlamı anlayanlar, dogayi da anlamis olur. İkisi de sonsuzluğun gerçekten yasayan, hep yasayan örnekleri olarak gozumuzun onundedirler. Tipki tabiatin, her bir an-in guzelligini, farkina varana göstermesi gibi, anlam da kelimelere yeteri değere verene, uçsuz bucaksiz bir alan sunar. Burada genişlik , uzunluk ya da uzak/yakin kavramları barınamaz. Hersey kavram ustundedir ve bir kelime bile bir cümlede ebediyeti yasatir. Yazabilenlerin demirbasidir O, yasayisi! Tüm yasamlarin roman gibi akisi ya da bir film gibi yasanisi, an-larla dolu olusu da bundandır. Anlam cogu kişiye ulaşmaz ,...

Introduction the Book "Voluntariness of the Unchanging"

Unchange: Embracing Cyclical Time and Rediscovering our Humanity in a Digital Age A Deep Dive into Serkan KILIÇ's Profound Philosophies on Time, Art, and Technology Caught in the Spin Cycle In today's fast-paced society, it often feels like we're trapped in an endless cycle of deadlines, trends, and constant updates. From social media notifications to the latest technological advancements, it seems as though we’re always trying to play catch-up. But what if this relentless pace is merely an illusion? What if, beneath the surface, there exists a grander cycle, unchanging and perpetual? This is one of the mind-bending ideas explored in Serkan KILIÇ's eye-opening book,  Voluntariness of the Unchanging . The Illusion of Change In his book, KILIÇ suggests that what we perceive as change is simply a fragment of a much grander, unchanging cycle. He uses the example of the four seasons to illustrate his point. We often see them as distinct and separate, but KILIÇ posits that th...

SİNGULARİTY MANİFEST, SERKAN KILIÇ

The Interwoven Realms of Art and Quantum Mechanics: A Journey Through Serkan Kilic's Manifesto Header: Understanding 'Entangled and Singular' and Its Vision for a New Era of Artistic Expression In the latest episode of (Entangled) Singularity, we dove deep into the intersections of art and quantum mechanics as articulated in Serkan Kilic's compelling manifesto, "Entangled and Singular." What initially appears to be disparate fields—art and quantum mechanics—are presented as intricately linked within a grander, universal framework. Join us as we unpack these mind-bending ideas and consider their implications for the future of art and human creativity. The Concept of Monism: Everything is Connected "It's a bold claim." Kilic begins his manifesto with the concept of Monism, the philosophical idea that everything in the universe is interconnected. This ancient notion finds new life through quantum mechanics, according to Kilic. He posits that our rea...